Dayı Yeğen Yunanistan, İtalya, Arnavutluk (Motosiklet ile ilk yurtdışı deneyimim)

7 GÜN 4.367 km. | 7.06.2012


2012 Yılı 1. Dayı Yeğen gezimiz.


Her şey bir pastırma ile başlamıştı J

Bu bizim kötü günlerimizde aç kalmamak adına dayımın kayseriden getirdiği en büyük nimet. Teşekkür ederim dayıcığım. Sırf pastırma değil her şey için iyiki varsın iyiki dayımsınJ



1 haftalık gezimizde toplam 4367 km’lik yol ve 2500 adet resim çekmişim. Nereden başlasam nasıl anlatsam inanın bilmiyorum. İnşallah sıkılmazsınız.

 

Hep bunu yapmak istemişimdir J


Before


After


Olayın gelişme anından kısaca bahsetmek istiyorum. Dayıma İstanbul’dan bir BMW aldık ve dayımda bu sevinçle bana motosiklet ile yurtdışına gezi sözü vermişti. Bunun üzerine artmotoakedeminin Yunanistan gezisine beraber katılmaya karar verdik ve bütün evraklarımızı hazırladık. Fakat benim işim dolayısı ile artmotoakedemi’nin tarihi arasında bir çakışma oldu ve ben Yunanistan gezisine gidemedim. Bunun üzerine dayım saolsun geldikten 10 gün sonrasına bana 3-4 günlük bir Yunanistan turu düzenle busefer beraber gidelim dedi. Bende sen nasıl olsa yunanistanı gezdin birdaha aynı yerlere 10 gün sonra tekrar gitmenin anlamı olmadığını farklı bir rota uyduracağımı söylediğimde sen ne diyorsa ben uyarım dedi. Bunun üzerinede bizim 3-4 günlük Yunanistan turumuz oldu bize Yunanistan, İtalya, Arnavutluk. Aslında birde Arnavutluk’ dan Makedonya’ ya geçip ohrid gölü üzerinden üsküp’ü gezecektik ama planladığımız gibi gitmedi her şey. Ama çok şükür ki sadece Makedonya dışında her planımız tıkır tıkır işledi. Şimdi sizleri daha fazla okuma zahmetine sokmadan resimlerle anlatmaya devam etmek istiyorum.

İlk olarak yunanistan’dan italyaya geçiş için feribot biletlerini aldım.




Feribot saat gece 12:00 da hareket ediyor ve biz sabah 6:30’ da tekeri döndürdük. Hedefimiz 920 km. igoumenitsa.




Sabah yola çıkmadan son kez lastik havalarımızı kontrol ediyoruz.





İşte meşhur sınır kapısındayız. Motorumla bu günleridemi görecektim J Çok mutluyum.

















Yunanistandayız ve ilk molamızı acıkınca verdik. Menümüzde dayımın getirdiği pastırma ve kete var. Bende evden tava,cezve ve kamp tüpünü getirdim. Karnımızı bir güzel doyurduk.

















Selanikteyiz ve kahve molası. Keyifler yerinde her şey mükemmel.

























Ve nihayet uzun ve yorucu bir yolculuktan sonra saat 19:00 gibi igoumenitsa’ya varıyoruz. Bizim  gemimizin kalkmasına daha çok var. Karnımız zil çalıyor ve bir cafeye gidip menü istiyoruz.









Cafede verdiğimiz siparişlerin gelmemesi üzerine kalkıyoruz ve kendimize bir balık restoranı buluyoruz.





Ve yemekler gelmeye başladı.







Bana karşı gelmeden önce



Bana karşı geldikten sonra



Yemekten sonra gemimize yerleşiyoruz. Motorlarımızı söylenilen yerlere park ediyoruz ve benim motorum zincirli olduğu için okadar yoldan sonra zincirlerimi yağlıyorum.














Geminin içi çok büyük ve lüks. Her şey var içerisinde casino bile var. Sanki 5 yıldızlı otel konforunda.































Yorgunluğumuzu masaj koltuğunda atmaya çalıştık.





Casino’nun içini merak ederken dışarıdan görme ve resim çekme fırsatı buldum. (ozamanlar daha casino ile tanışmamıştım )



Kamaramızda 5 yıldızlı otel konforunda ve pırıl pırıldı.











2. gün sabah oldu ve ben hala yorgunum.







Bir masajda sabah yaptırıyoruz J sevdim ben bu masaj işini.













Ve brindisi gözüktü. Artık italyadayız. Şimdi bugünkü rotamız Roma. Brindisi’den Roma’ya ortalama 580 km. var. Navigasyonumuza yüklettiğimiz Avrupa haritası sayesinde rotamızı googlemaps’den biz belirledik ve bu rotaya göre TARANTO, POTENZA, SALERNO üzerinden yukarı doğru çıktık. Yollar otoban ve genelde 2 şerit ama bizim otobanlar gibi trafik hiç yok. Hız limiti 130 ve bu hızda rahatlıkla hız kesmeden gidebiliyorsunuz. Zaten italyada motosikletlerin geçiş üstünlüğü olduğu için herkesin gözü motosikletleri görüyor. Adeta cennet gibi herkes motosikletleri fark ediyor ve yol veriyor. Yani şu an ülkemizde olmayan bir şey orada var J

           Roma için internetten bir otel ayarladım ve  navigasyona adresi girdim, nokta atışı bizi adrese götürecek inşallah galiba sanırım J.



Sabah yine yollara düştük ama brindisi’den çıkmadan bir kahvaltı edelim diyoruz ve bir cafede gayet güzel bir yiyecek buluyoruz. Dışı poğaça gibi içi şokellalı.








Yolumuza devam ediyoruz ve bir başka mola yerindeyiz.





Benim boğazlarım ağrımaya başlamıştı dün geceden saolsun dayıcığım bana dondurma almış L çivi çiviyi söker dedi bende yedim L







İşte İtalyanların kirli çamaşırları hepsini burada deşifre ediyorum. :P














Yolda yine bir cafe ve mola veriyoruz.

Bu pasta güzeldi.








Makarna reyonu



Buda domuz reyonu. Buradaki her gördüğünüz domuz eti ve türevileri.



Neyseki romaya ulaşıyoruz. Ve internetten 9 euro karşılığı yer ayırttığımız otelimizin sokağına navigasyon sayesinde nokta atışı geliyoruz. Bu arada otelin tamamı 2 kişilik 50 euro ve roma merkeze 3 km. uzakta.



Otelin adresinde bir apartman var ve bizim otelin otel olmadığını anlıyoruz.







Saolsun BMW GS’ i olan bir Romalı bizim bir arayış içerisinde olduğumuzu anlıyor ve yardım etmek istiyor. Adam saolsun evden tablet bilgisayarını getirdi ve bizim otele ordan baktık. Telefon numarası aradık ama öyle bişey koymamışlar yok. Sonra adam o apartmandan birilerine soruyor bizim oteli ve bizim otelin o apartmanda olduğu ortaya çıkıyor. Dayımla beraber adam apartmana girip bizim yerimize bakmaya gidiyorlar. Bu sırada bende motorları park ederken dayım geliyor ve bize uygun bir yer olmadığını 2 yaşlı kadının kendi odalarını bize kiraladığını söylüyor J. Siz siz olun internetten gördüğünüz otellere kanmayın.





















Kendimize 600 metre ileride bir caddede güzel bir otel bulduk 2 kişi 100 euro. Demekki internetten 50 euro’ya 2 kişilik otel olmuyormuş onuda öğrenmiş oluyorum. Bu konuda dayımın hiçbir suçu olmayıp suç tamamen bana aittir.













Karnımız aç ve yabancı ellerde yenebilecek en güzel şeyi yapıp yiyiyoruz. (pastırmalı yumurta) J







3. gün Sabah kahvaltımız otelde.





Sabah bütün gün romayı geziyoruz. Gezilecek yerlerin hepsini google eart’ den işaretledim ve adreslerini aldım.













İlk hedefimiz Romanın tarihi simgesi olan KOLEZYUM ARENA.













KOLEZYUM’ u gezebilmek için ROMA PASS kartları alıyoruz.























Merdivenler dümdüz olmuş.

























MOTORUMUN YERİNDE OLUP OLMADIĞINIDA KONTROL EDİYORUM.

















MAKSİMUS MAKSİMUS sesleri adeta yankılanıyordu. (Gladyatör)













ROMA askerlerinden birini öldürdüm.



VE öldürdüğüm kişinin bedelini ödedim J


















Ve ROMA FORUMUNU geziyoruz.



































Amcam Romayı tekrardan inşa edicekmiş.









































2012 de İstanbul' da alışık olmadığımız manzaralar  


















ROMA’ da  benzin istasyonları genelde bu şekilde cadde üzeri yanaş benzini al git. İstasyon yok.



Burasıda ROMA’da bulduğumuz sahibi TÜRK pizza restoranı. Sahibi TÜRK olduğu için döner ve kızartma türü ek ürünler var. Hatta baklava bile var.











İTALYADA pizza soğuk yeniyor ve inanın bişeye benzemiyor. Benim evde yaptığım pizza bunların pizzalarından kat kat güzel.



ROMA dondurması bir harika mutlaka tavsiye ederim. Ben üç çeşit dondurma istedim ama dondurmacı üç çeşidi öyle bir koyduki külaha inanın 3 euro’ya yarım kilo dondurma aldım. Ama hepsini yiyemedim L





Motorumuza binip VATİKAN SARAYINA doğru yol alıyoruz.
Derken Rahibeler gözüktü Vatikan’a yaklaşıyoruz.


















VATİKAN SARAYI ROMA’nın içerisinde ayrı bir ülke ve kendine ait askerleri var. Gerçi bunlara asker demeye bin şahit gerek. Ben soytarıya benzettim.



























Sarayın tepesine tırmanıyoruz çık Allah çık bitmiyor.










SARAYIN EN TEPESİNDEN ROMAYA BAKIŞ




























































Romanın en güzel yanıda her yerde çeşme olması ve bu çeşmelerden akan suları rahatlıkla içebilmek.










Castel Sant Angelo: Fatih Sultan Mehmet Han’ın oğlu Cem Sultan burada hapis tutulmuş.














Alooooooooo. Oldumu şimdi böyle ulvi bir ortamda???
































Dayımın cincırla imtihanı J










Burasıda İSPANYOL MERDİVENLERİ. Merdivenlerde fotoğraf çektirmek buranın geleneği gibi adeta. Bütün turistler merdivenlere yapışıyorlar.




















Ve sıra TREVİ ÇEŞMESİNDE (Aşk Çeşmesi)




Benim ROMA’da gece çekimlerim.


















3. gün sabah rotamız PİSA ve FLORANSA. Ortalama ROMA’dan PİSA 385 km. İlk önce pisa’ya oradanda FLORANSA’ya geçip orada kamp yapıcaz.






Mola














Ve meşhur hep fotoğraflarda gördüğümüz pisa kulesi








Klasik olacak ama inanın oraya gidince bunu yapmak isteyeceksiniz. Ben yapmam derdim ama bütün herkes yapınca sürü psikolojisi sanırım bizde aynı şekilde resim çekildik J.




















Kule daha fazla yamulmasın diye tepesine çıkmadık




Pisa’da işimiz bitti. Şimdi floransaya gidip orada kamp yapıcaz inşallah. Tabi orasıda bu Romadaki otel gibi çıkmassa. Pisa ‘dan floransa 100 km. bedava yol J














Karnımız acıktı ve dayım saolsun marketten bişeyler aldı geliyor.


Bir benzinlik  bulduk ve dayımın marketten aldığı eski kaşar domates ve yine bizim pastırmamızla soframız şenlendi.










Ve kamp yerimize geldik. Geldik ama dayımın motoru çok yorulmuş olacakki hemen yatıverdi yere. JJJ




Dayım her ne kadar ben burada kalıcam desede zorla çadır kurmaya ikna ettim.












Kamp yerimiz inanılmaz derecede güzeldi. Floransa merkeze 4 km uzaklıkta olup aradığınız her şey var ve heryer pırıl pırıl. Özellikle tuvaletlere hayran kaldım. Hiç bizim festivallerdeki yada bir başka kamp yerlerindeki gibi değil. Bal dök yala.


Duş yerleri bir sürü ve pırıl.






Çamaşır yıkamak için ayrı bir odası var. Bulaşık için ayrı bir odası ve hijyen ötesi.








Ve büyük bir market içinde yok yok.








Kamp yerinde havuz.




















Kamp yerimize yerleştikten sonra FLORANSA’yı gezmeye geldi sıra. Burada gezeceğimiz 4 yer vardı ama hem akşam oluşu hemde yorgun oluşumuzdan kaynaklı sadece Santa Maria del Fiore Katetral ‘in olduğu yeri gezebildik. Devasa bir yapı.














Bu nedir yaaa????????


























Akşam kamp alanımızdan görüntüler






4. gün sabah kahvaltımızda bibersiz melemen var. Ne yapalım domates’i bulduk ama biberi bulamadık. Elde ne varsa onu yapıyoruz.








Kahvaltımızıda yaptıktan sonra hedefimizde BARİ’ye gidip oradan feribot ile ARNAVUTLUK’a geçmek. FLORANSA’dan BARİ normalde 706 km. fakat biz yolu sahilden gitmek isteyerek önce AREZZO, PERUGİA ve ANCONA üzerinden sahilden BARİ’YE ortalama 780 km. yol gittik. Bu yoluda navigasyondan otoyolları iptal ederek direk sahilden vilayet geçerek geze geze gittik. Sabah 08:00’de çıktığımız bu yol bize 22:40’da BARİ’ye gitmemize neden oldu. Yollar harikaydı virajlı ormanlı yollar deniz,plaj,oteller vs..


























Bu arada akşam 22:40’da geldiğimiz BARİ’de feribotun kalkış saati 23:00 imiş. Ben gitmeden önce internetten bakmıştım fakat aklımda kalan ya 23:00 yada 24:00 idi. Biz yinede 20 dakika önceden gelmiş olmamıza rağmen bize bilet satmadılar. Tomorrow diyorlar başka bişey demiyorlar. İş böyle olunca ben ARNAVUTLUK ve MAKEDONYA gezisinden vazgeçtim ve yarın tekrar BRİNDİSİ’ne gidip ordan İGOUMENİTSA’ ya geçip evin yolunu tutmak olarak rotamızı belirledik.

 

Bari’de bir otele yerleştik. Ve ben gece çekimleri için dışarı çıktım.











Sabah BARİ’ye gelmişken gezelim diyoruz nasıl olsa akşama kadar vakit var. BRİNDİSİ’ ne gideceğiz ama zaten aralarında 116 km var. Bize 116 km. çerez. Bol bol foto çekiyorum.






















Canım İstanbul dönerim seni buradada buldum.
























BARİ’de plaj bulduk ve serinlemek için bizde girelim dedik. Su harika ve tuzsuzdu. Plajda duş yoktu. Zaten denizde tuz’a ait hiçbirşey olmadığından gerek olmadığını ondan koymadıklarını düşündük.






Denizde serinledikten sonra geze geze BRİNDİSİ’ne doğru yol alıyoruz.





























Öğleden sonra yine karnımız acıkıyor ve siesta saati olduğundan açık yer bulmakta zorluk çekiyoruz. Ve nihayet bir fırın bakkal gibi bir yerden pizza ve ekmek alabiliyoruz.




Koskoca dünyaca ünlenmiş İTALYAN pizzası yine hayal kırıklığı buyurun içerisinde sadece domates ve zeytin var. Kaşar bile yok. Bizim İSTANBUL’DA yediğimiz pizzalar İTALYA’dakilere on değil yirmi basar emin olun. Birde İTALYA’da pizza soğuk yeniyor. Tabi aç olunca ekmek niyetine yeniyor işte.






BRİNDİSİ’ne geliyoruz ve erkenden biletimizi alalım diyoruz. Fakat yine hayal kırıklığı İGOUMENİTSA’ya bugün için feribot yokmuş. Yine tomorrow diyor yetkili kişi. Bizde Arnavutluğa bugün bilet olup olmadığını soruyoruz ve ARNAVUTLUK, VLORA şehrine feribot olduğunu öğreniyoruz. Bir gün daha kaybetmemek adına bu bileti alıyoruz.






Akşam ARNAVUTLUĞA geçicez BRİNDİSİ’de geziyoruz.




Ve İTALYADA’ki son dondurmamızı yiyiyoruz.







 Artık feribota binmeyi bekliyoruz.










Bu feribot ilk bindiğimiz feribot gibi lüks değildi. Kabini bile küçücük ve 2 kişi zor sığıyor.












Son olarak İTALYA’dan gitmeden makarnalarınında tadına bakıyorum. Bildiğimiz makarna ekstra artı veya eksisi yoktu.






5. gün sabah oldu ve Arnavutluk gözüktü.








Evet işin kötüsüne geldik ve navigasyonumuz buranın haritasını göstermiyor. Allahtan feribot biletini aldığımız yerden VLORA’dan İGOUMENİTSA’ yı gösteren haritanın fotokopisini almışız.










Özmü öz çekim




Başladık haritaya göre Yunanistan sınırına ulaşmaya. Yollar hep dağlık ve viraj. Hiçbirşekilde hızlı gitme durumumuz yok. Manzarada okadar güzelki bende taktım boynuma fotoğraf makinemi sıka sıka gittim artık.








Yollar dolomiti yavrusu J


Yol üzerinde ölen kişilerin anıtları. Bunlardan çok var.








































Resim çekmek için durduğumda tesadüfen bir grup motorcuyu gördüm.








Arnavut ineği J Arnavut ciğeri gibi oldu. Karnım acıktı yaa.






















Arnavut bakkalı






Hem bakkal hem kırathane


Sonra ALAMANLAR geldi. Onlarda BULGARİSTAN’dan gelmişler ve ALMANYA’ya dönüyorlarmış.














Ve süpriiiiiiiiiizzzz dağın başında dayımın lastiği patladı.








Neyseki yanımızda köpük ve lastik tamiri için bütün her şey vardı. İlk önce köpük bastık ve köpük lastiğin tam ortasından sızıyordu. Lastik okadar incelmişki parmağınızla bile bastırdığınızda lastiğin inceliği belli oluyordu. Neyseki köpük o sızıntı yeri kapattı.


Bu yol bizi biraz korkuttu zaten dayımın lastiği kabak burada daha kötü duruma gelebilir derken bu yol çok uzun sürmedi.


Çok geçmeden karşımıza bir benzinlik çıktı ve lastiğimizi iyice şişirdik.


Buna çok üzüldüm. Adamın evini başına yıkmışlar.


Sonunda YUNANİSTAN, İGOUMENİTSA sınırına geldik.






Sabah 08:30’da çıktığımız VLORE’den İGOUMENİTSA sınır kapısı google Eart’da 180 km. diyor ve biz sınıra geldiğimizde saat 14:00 olmuştu. Okadar saat fazla oyalanmadık ama yol bitmek bilmedi. Daha 920 km. daha var İSTANBULA ve ben bittim okeye dönüyorum. Yolda çok fena uykum geldi. Otobanda biraz kestirdim.




Yine karnımız acıktı ve artık pastırmamızda kalmadı. Benzinlikte bunlara talimiz.




Akşam saat 22:00 ve biz anca KAVALA’ya ulaşabildik. Daha İSTANBUL’a 500 km. mesafemiz var ve ben her ne kadar eve gitmek istesemde Dayım KAVALA’da kalıp yarın sabah yola devam ederiz deyince birde sana BALIK yediricem deyince kabul ettim teklifi J


















Otelimizin balkonundan KAVALA manzaraları.




Ve mutlu son. Cumartesi akşamı tamamlanması gereken gezimiz Pazar öğlen 12:00 gibi tamamlanmıştır.





Sonuç olarak bir hafta boyunca çok keyifli vakit geçirdik. Görmediğimiz birçok yeri gördük ve en güzelide buraları gezerken altımızda motorumuzun oluşuydu. Buraları normal uçakla gidip gezsek heleki birde rehber ile gezsek bukadar güzel olamazdı inanın. Bu arada İngilizcemizde çok iyi değil. Anlıyoruz ama konuşamıyoruz cinsinden J Çok şükür çok güzel macera yaşadık ve Allaha binlerce şükürler olsunki bir feribot kaçırma dışında her işimiz rast gitti. Dayıcığım her şey için çok teşekkür ederim. Yüce rabbim herkese senin gibi bir dayı ihsan eylesin. Aminnnn.




Bu yazı 2606 kez görüntülenmiştir.
Gezi Tarihi: 7.06.2012